UnMarketing: Pazarlamayı bırakın, bağ kurmaya başlayın



Pazarlama bir görev değildir.
Pazarlama bir departman değildir.
Pazarlama bir iş değildir.
Pazarlama, geçmişteki, şimdiki ve gelecekteki potansiyel müşterilerinizle ilişki kurduğunuz (veya kurmadığınız) her an gerçekleşir.
UnMarketing (Pazarlamama), pazarınızla bağ kurma yeteneğidir. Binlerce kişiyi çalıştırıyor da olsanız, tek kişilik bir işiniz de olsa her zaman UnMarketing işinin içindesiniz. Bu bir proje ya da viral pazarlama numarası değildir. İnsanlar zaten sizin hakkınızda konuşuyorlar. Önemli olan bu konuşmaların parçası olmak ve ömür boyu sürecek ilişkiler kurmaktır.

Şimdi zaman, pazarlamama zamanı.
Haydi bakalım.

Kitapta neler var?

Tabii ki kitabın tamamını anlatmak yok, öncelikle burayı netleştirelim :) Yine ilgimi çeken bir-iki bölümden bahsedip tadında bırakacağım ki kitabın tamamını okuyun.

Scott Stratten, UnMarketing kitabında, pazarlamanın özünün pazarlamamak olduğunu; yani pazarlamayı bırakıp bağ kurmaya başlamak olduğunu anlatıyor. Bu akıcı kitapta şirketlerin müşteri ilişkilerinde, sosyal medyada ve hatta kendi web sitelerinde neleri şaşılacak şekilde yanlış yaptıklarını gösteriyor. Bir nevi üçüncü gözümüzü açıyor.

Yanlış 1- Tweet atmayı bilen, ama işine gelmeyince kafayı kuma gömen şirketler
Aslında onlar DEV şirketler... Onların TV reklamlarında alt köşede mutlaka hashtagli sloganlar bulunur, her an bir sürü tweet atarlar, sosyal medya başarısını Facebook'taki like sayısıyla oranlayıp bir çocuğa "bunu yaparsan sana şeker vericem" dercesine "Sayfamızı beğenirseniz..."le başlayan şart kipli cümlelerden kampanya yaratırlar, kısacası sosyal medyada şahane mevcudiyet gösterirler. Gelgelelim, bazıları bir olumsuz eleştiri aldıklarında, sizi ignore ederler, mute'a alırlar, yok sayarlar.

Hayır, benim başıma kaç kez geldi oradan biliyorum.

Size anlatayım mı? Dayanamıyorum, anlatacağım:
1- Birkaç ay önce bir dergiyi okurken Bosch'un tam sayfa reklamına denk geldim. Bir şeyler garip geldi bana, iki saniye sonra ne olduğunu farkettim. 
Bosch-tam-sayfa-dergi-ilanında-kendi-ismini-yanlış-yazmıştı!


Ve sonra ben twitter'da bunu Bosch'a -pardon, Bosh'a- yazdım. Ama kimse umursamadı.

2- Yine bir-iki ay önce, Turkcell'in Facebook'taki reklamına denk geldim. Turkcell reklamında metinde tashih vardı:
"Böyle şeyler Turkcell'de olur" diyen Turkcell'in "uygulama" yerine "ugulama" yazmış olmasını twitterda kendilerine hatırlattım. Ama kimse umursamadı.

3- The very grand Tarabya says something
Bize mutlu bayramlar, ya da İngilizce "Happy Holidays" demek isteyen Tarabya Oteli de 4 kelimelik e-bülten başlığında hata yapmıştı:
Ben bunu da Tarabya Otel'i uyarmak amacıyla twitter'da paylaştım. Ama kimse umursamadı.

Böyle devam etsin bence şirketler. Sonra da sosyal medyada görünürlük, bilinirlik vs. anlatmaya devam etsinler.

Ben yokum. Şirketleri uzaktan sevmeye devam edeceğim. 

Yanlış 2- Güven yaratmaya zahmet etmeyen şirketler
Evet, ikinci sıkıntılı grup da burada arkadaşlar. Kendileriyle tüketicilerin arasındaki güven boşluğunu azaltmayı ilk hedef olarak seçmeyen şirketler. Peki bu güveni nasıl sağlamalılar? Aslında basit: İçerik üretin sevgili şirketler. Ama satır arasında sadece kendi reklamınızı yaptığınızı hissettiren küçük kurnazlıklar olmasın bu içerik. Bana, bize fayda sağlayan içerik olsun. Henüz müşteriniz bile olmadığım halde bana bilgi ve fayda sağlamak için çaba gösteriyorsanız, müşteriniz olduğum zaman kim bilir ne faydalar sağlarsınız diye düşünürüm.
Öyle değil mi?

Mesela bloglar, mesela e-mail bültenleri... Şirketler için kendi alanlarındaki uzmanlıklarını ve değişime ayak uydurabilirliklerini kanıtlamak için yapabilecekleri en güzel şey bence blog sayfalarının olması ve uzmanlıklarını bizimle doğrudan paylaşabilecekleri e-bültenler.

Kendimden örnek vereceğim: Nike+ uygulamasını çok revaçta olduğu için reddettiğim dönemde koşularımı kaydetmek ve arkadaşlarımla rekabetimi ölçmek için bir koşu uygulamasına ihtiyacım vardı. RunKeeper ve MapMyRun benim iki alternatifimdi ve ikisini de telefonuma yükledim.

Sonra ne mi oldu?
Sonra MapMyRun'dan bana düzenli olarak e-mail bültenleri gelmeye başladı.
Maillerin içeriği şu muydu sizce?
-MapMyRun'ı neden seçmelisiniz?
-MapMyRun'ı oylayın
-MapMyRun olmadan hayatınız boka sarardı
-MapMyRun aşağı, MapMyRun yukarı

Hayır...
Maillerin içeriği şuydu:
- Koşudan önce ve sonra nasıl beslenmelisiniz?
- Koşu için vücudunuzu nasıl hazırlamalısınız?
- Her gün 5 dakika bile olsa koşmak size ne yarar sağlar?
- Koşu hızınızı artırmanın 10 yolu.

Şaka mısın MapMyRun? E-mail'in "gönderen" kısmı dışında ismin doğru dürüst hiçbir yerde geçmiyor, paranı çöpe mi atıyorsun? Hayır, aslına bakarsanız RunKeeper'ı çöpe atıyorum. MapMyRun'dan gelecek e-mailleri ise hevesle bekliyorum. Çünkü işime yarıyor. Çünkü bana gerçekten faydası var.

Ve son söz...
"Pek çok şirketin hatası, insanlar henüz bir şey satın almak istemiyorlarsa, onlara yönelik UnMarketing yapmamaları, ve o müşterileri kendilerine çekecekleri yerde yürüyüp gitmelerine izin vermeleridir..."
Güzel kapanış, değil mi?
UnMarketing, MediaCat | digitalage'den.

Bol bol altını çizerek okumalar :)

Irmak




Bu blogdaki popüler yayınlar

Neden ile başla - Simon Sinek

Batna, Zopa ve Sonuç Alıcı Müzakere